top of page

2.BÖLÜM

1. En başından beri bendim yanınızda olan. Sizi aydınlattım ve uyardım dönem dönem. Bunun için de çeşitli araçlarım oldu. Zaman zaman da kahinlerim geldi; şimdiki gibi, Dünya'ya yeni bir çağın başlayacağını haber verecek olan.

2. Ne zaman ihtiyacınız olduysa el uzattım size. Elimi uzatmam, bazen içinize doğarak oldu; bazen size verdiğim isyan duygusu ile. Bazen de kitaplarım oldu şimdiki gibi. Ama enderdir bu; az rastlanır.

3. Tek ve değişmez bir kitaba ihtiyacım olmadı benim hiç. Çağa göre değişir, kitapların hükmü de. Ama bu, kitaplarımın eskimesinden değil, sizin gelişmenizdendir. Bakın! Hiç size uyuyor mu, sahte dinin, yüzlerce yıl önce gelmiş olan kitapları şimdi?

4. Dünya'da, benim kitaplarım bazen oldu; bazen hiç olmadı; ama benim varlığım ve benden gelen mutluluk ve zevk, her zaman oldu. Sizi hiç bırakmadım. Benim kitaba ihtiyacım yok. Sizin tapınmanız da bana birşey sağlamayacağı gibi, bana güç de vermez. Ama bana tapmak, sizin zevkinizdir.

5. Kitaplarım, sizin ihiyacınız olduğu içindir. Benim tek bir kitabım yoktur. Gerçek kitaplarımdan biri olan bu kitabımda ne gizli bir anlatım, ne şifreli bir ifade ne de gizli semboller vardır. Ancak Bir iki tane istisna olabilir.

6. Kitaplarım, insanlar gerek duydukça, her kavmin kendi dilinde, öz olarak ortaya çıktılar, çıkıyorlar ve çıkacaklardır. Çok uzun olmaları da gerekmez. Çünkü kolaydır, anlayana ana fikrin anlatılması. Hiç bir kavme, diğer kavimlerin, ancak aracılar vasıtasıyla anlayabileceği çok özel dinler veya kitaplar vermedim; vermeyeceğim.

7. Bir dilde verdiğim kitap da, diğer bir dile anlamını kaybetmeden, çevrilebilir. Beni anlamak için ne İbranice bilmeye gerek vardır; ne Arap'a köpek olmak ve ne de Kilise'nin cahilliğine, akıl dışılığına.

8. Kitabım, başka dillere çevrilmek istenirse bunu yapabilir her bana inanan; ama benden size geçirildiği ilk özgün dilindeki kopyası, her zaman çevirisinin yanında olmalıdır. Onda yoktur önemli bir şifre, gizli anlatım ve de sembol. Bu, özgünlüğünü korumak içindir. Çeviriden şüphe edilirse, bilen birisinin, özgün kopyasını görebilmesi içindir. Ve uyulmalıdır mutlaka buna. Ve Bölümlerimin, ne de Ayetlerimin sıralanışı değiştirilmemelidir.

9. Her çağda, açık ve gizli kahinlerim olmuştur. Onlar, insanlara sevinç getirmek içindir. Ama açıkça ortada olan kahinlerim, kendisine güveni olmayan aciz tanrının, cennet vaadlerine kananlar tarafından katledilmişlerdir. Bu yüzden benim kahinlerim, karanlıkta kalmalıdırlar. Özel görevle ortada olan ve de gerekince ortaya çıkacak olan bir, ikisi hariç.

10. Her insanın içindeki, En Karanlıkta Kalan Öğreti'yim ben. Bu yüzden benim rahiplerim ve kahinlerim, Karanlığın Rahipleri'dirler. Bu yüzden Karanlıklar Prensi de dediler bana.

11. Bu öğreti ve bilgi, herkes içindir ve en çok, kendi dillerinde geldiği insanlarım içindir. Ama isterlerse başka kavimler de onu izleyebilirler ve başka dillere de çevirebilirler ve başka kavimler de, sürüme dahil olabilirler. Ama gerekirse, onların ülkelerinde ve onların dillerinde de yeni rahipler çıkartmaya, yeni kitaplar yazdırmaya gücü yetenim ben.

12. Ben, Her Dili Konuşan'ım. İnsanları, anlamadıkları ve asla anlayamayacakları dillerdeki dinlere koyun olmaya zorlayan, Sahte Tanrı değilim ben. Ve benim kitaplarım, başka dillere çevrilince anlamlarını kaybetmezler.

13. Kitabım, kendisine ulaşıp da, beni kabul etmeyecek olanlar, kaybedecek olanlardır. Ama ben bunu, onlara tehdit olarak söylemiyorum. Onlara acıyarak, söylüyorum. Onlar köledirler. Kendi kölelikleri içinde boğulan ve ruhunu kısıtlayan. Ama inananlarım bilsinler ki, ilk başta, benim sürüme dahlolacak olanlar ve benim seçkinim olanlar, az olacaktır. Bundan da, cesaretleri kırılmamalıdır. Tek bir kişi bile olsa, O, benim seçkin toplumumdur. Ama zamanla, her şey yeni düzene girecektir.

14. Ben, bütün insanlardayım. Herkesin içinde benden bir parça yaşar; ama insanların bir kısmı beni inkar eder... Sonradan gelen, sahte ve kendilerini kısıtlayan inançlara kanmıştır onlar. Bu yüzden insanlar arasında, ben de ayırım yaparım.

15. Bir grup vardır insanların içinde ki, onlar, koyun gibidirler. Onlar, aklı reddederler. Onlar, güdülmek isterler. Asla sorgulamazlar peşinden gittikleri ve kendilerine hiçbirşey vermeyecek olan Tanrı'yı. Ve de, başkasının sorgulamasını da kabul etmezler. Onlar, Dünya'da sömürülürler veya kendilerinden olanları sömürürler. Kendi ahlaksal ve dinsel inançları için kan döküp, işkence yaparlar; ama ölünce, Cennet'te, bunun ödülünü alacaklarına inanırlar.

16. Bir grup vardır ki, onlar, bir şeye inanmazlar; ama onlar daha yakındırlar benim aydınlığıma. Çünkü onlar, zihinlerinin uyuşturulmasına izin vermeyenlerdir ve onlar, isyan edenlerdir ve onlar, sorgulayanlardır.

17. Ve bir grup vardır ki, onlar, benim seçkinlerimdirler. Onlar beni tanır; benim şeriatımla yaşarlar. Onlar azdır ve seçkindirler. Ama onlar, seçkin olmayı seçilerek, elde etmediler. Kendi akılları ile yolumu buldular ve beni tanıdılar. Böylece seçkinlerden oldular.

18. Ey seçkinlerim! Benim sevincimi yayın Dünya'ya. Beni tanıtın. Bana hizmet edin. İbadetimin sevinci sarsın Dünya'yı; ama yobazlar ve cahiller toplumunda, kendinizi açığa çıkartmayın. Sizi sürek avıyla avlamalarına imkan ve izin vermeyin. Karanlıkta yayın benim bilgimi ve gizlice.

19. Benim ibadetimi tanıyan ve sevincine eren, beni terkedemez asla; ama acı veren dinlerin kuralları ve yapay ahlak kavramları, insanların, beni, benim ibadetimi tanımalarını önlemek ister.

20. Kim ki, aydınlanır ve içeriye alınır, O, ebediyen kurtulur hem bu hayatta; hem ölümünden sonra. Benim bilgimi, benden gelen bilgiyi ve benim temsil ettiğim bilgiyi alan, ebediyen kurtulur.

21. Ben Bilgi'yim. Hem tenin zevki, hem aklın bilgisi yalnız bende ve benim inancımdadır. Lanet olsun, bilgiyi yasaklayan dinlere! Lanet olsun, imanı aklın önüne geçirenlere! Onlar, insanlığın kanserli uzuvlarıdırlar. Onlar engeller bilginin akışını. Onlar yok eder akılcı olanı. Onlar hapseder insanı, kendi beyninin içine.

22. Bütün sayılar benimdir; ama beni hep tek tanrıyla kıyasladılar. Bu yüzden benim sayım çift sayılardır. Bire karşı ikidir sayım. Ben, bir yerin özel tanrısı değilim. Ben herkesin içindeyim; bu yüzden benim bu kitabım ki, o, en güçlüsüdür ve benim kahinim ne doğudan çıktı, ne de batıdan. Kahinim, İki kıtanın tam ortasında ve doğuyla batının arasında ve iki denizin arasında olan ve iki parçaya bölünmüş olan, kadim kentten çıktı ve orada yazıldı kitabım ki, o, size özgürlüğünüzü getirecek.

23. Beni ve bilgimi istemeyenler, kendileri bilirler. Benim dinime ve benim ibadetime ve benim bilgime ve benden gelen bilgiye, kimse, kılıç zoruyla sokulmaz. Ne haçlı seferim vardır; ne engizisyonum ve ne de kutsal cihadım. Benim sürüme dahlolanlar, zevkle gelmeli. Bilerek gelmeli. Ve kendisini anlayarak, gelmeli ve özgür olmalı. İhtiyacım yok; çobana ihtiyaç duyana, ne de kılıç korkusundan gelene.

24. Benim kahinim ve rahiplerim ve benim rahibelerim, sahte dinlerin sahte rahipleri ve sahte imamları gibi, insanları cehennem korkusu ile toplamamalı; kılıçla zorlamamalı.

25. Başka tanrıya inananları ateşte yakmaya da gerek yoktur. Onlar, zaten kendi ruhlarının köleliği ile yanmaktadırlar.

26. Korkmayın korkularınızdan! Üstüne gidin sıkıntılarınızın ve utançlarınızın. Ancak böyle yenersiniz kendinizi. Suya düşmekten çok korkan bir kimsenin, korktuğu derin suya düştükten sonra korkacağı ne kalır? Ne yapar; yüzüp kıyıya çıkmaya uğraşmaktan başka? Yok olur suya düşme korkusu, suya düştüğü anda.

27. "Bize, Doğru Yol'u göster" der, her sahte dinin izleyicisi. Ama Doğru Yol sizin içinizdedir. Neden birisi gütsün sizi? Güzel olan, kendinin bulmasıdır kendin için doğru olanı. Bir tanrının emriyle ve bir din adamının güdüsü ile, düşünmeden gitmek değil.

28. "Bize kurallar koy. Getir bize şeriatını" der, her kendi aklını inkar ve hapsetmiş olan cennet yolcusu. Halbuki kurallar sizin içinizdedir; yol sizden geçer. Ve benim kurallarım, çok kolaydır çünkü kurallar geçicidir. Yobazca kalıcı olan, yüzyıllarca, sadece sahte dinlerin, mantığı yasaklayan kurallarıdır.

29. Artık batıl olmuş olan, sahte dinlerin kuralları, sadece köleler ve koyunlar içindir. Asla izin vermezler, kendi içini dinlemesine insanın. Alttan ve üstten, durmadan sınır koyarlar size; ki onlara lanet olsun! Halbuki zaman değiştikçe ve çağlar çağları kovaladıkça, gerçeklik de değişir. Eski kurallar uyamaz yeni çağlara. Kalıcı kural yoktur bu yüzden ki, bir kaç tanesi müstesna.

30. Düşünmelerine imkan vermeyen kurallara dört elle sarılanlar, koyundur ve ancak köledirler. Onlar, düşünme tembelidirler ve güdülmek, onların mutluluğudur.

31. Her devrin kuralı, o devir içindir. Ve her devrin ahlakı, o devir içindir. Ey insanlar! Birbirinizle olan hukukunuza yönelik olan iş ve ticaret kurallarını, siz kendiniz koyarsınız, zamanına ve yerine göre. Neden bunu, bir tanrının düzenlemesine gerek duyasınız? İçinizden gelendir ve sizin vicdanınızdır ve sizin aklınızdır ve sizin isteklerinizdir ve sizin gerçek kimliklerinizdir, kuralları koyan. Köhne bir din kitabı değil. Ve benim bu kitabım da, zamanı gelince köhneleşmiş olacaktır.

32. Kim ki bir iş yapar veya ticaret yapar, o kişi, kuralını kendisi koyar. Benim bu konuda ne sözüm olabilir? Ben Her Şey'im ama bir tüccar olmayı hiç istemem ve istemem bir işçi olmayı. O zaman nasıl; kural koyarım sizin yerinize?

33. Ve çevrenize göre ve devrinize göre ve görgünüze göre ve tecrübenize göre ve ilişkilerinize göre ve ahlakınıza göre ve vicdanınıza göre siz koymalısınız, uyacağınız iş kurallarını ve bütün gerekli kuralları.

34. Benim işim değildir, hukuk. Onu da siz oluşturursunuz. Size gereklidir hukuk. Benim ihtiyacım yok bunlara. O zaman en uygun hukuku da siz seçersiniz. Ama yanılırsınız belki başlangıçta. Ama o da düzelir deneyimle.

35. Ama bu da, devre göre değişir. Hangi mantık, ekmek çalanın elini kesmeyi emreder? Lanet olsun ona! Hangi mantık, en tabii hakkı olan cinselliğini yaşamak isteyeni, taşlayarak, öldürür? Lanet olsun ona! Hangi mantık recmeder, karnını doyurmak için tenini satmak zorunda kalanı ki, lanet olsun ona!

36. O mantık ve o tanrıdır ki emreder; karnını doyurmak için tenini satmak zorunda kalanı recmetmeyi, fakat asla ilişmez, onu, buna mecbur bırakana. İşte, lanet olsun ona ve onun yolundan zevk alarak, gidene! Bir masumu öldürerek, cennete gireceğini zannedene.

37. Bakın. Dikkatle okuyun! Sahte dinlerin kural ve şeriatlarını. Hangisi çağdışı değildir artık? Uyar hangisi insanlığa ve mantığa ve hakka ve çağın anlayışına? Açık değil mi, kalıcı olamayacağı bir kuralın ve hukukun ve şeriatın ve köhnemiş tapınma usulleri ile ahlakın?

38. İşte, bu yüzden kolaydır benim kurallarım. Kolaydır şeriatım. Bilmediğiniz her şeyin rehberi, içinizdeki ışıktır ve benim kaosumdur. Ve benim bilgimdir. Ve benden alınan bilgidir ki, o, zaten hepinizin içindedir.

39. Hem çok zordur, hem kolaydır benim şeriatım. Çünkü insanın, kendisini tanıması en zor olanıdır. Tanıdıktan sonra da, kendisini kabul etmesi en zor olanıdır. Zordur, kişinin, kendisiyle barışması. En kanlı düşmanını da affedebilir ve onunla barışabilir insan; ama kendisi ile barışamaz çoğu. Affedemez kendisini. Bu korku perdesini yırtıp, geçebilen için; ne mutludur!

40. "İnan" der, bütün eski dinler; ki onlar ve onların hükümleri, düşünülmeyen dönemlerden gelirler. "Sadece inan. Seni kurtaracak olan, İman'dır. Düşünme asla; girme günaha. Asla da yargılama kafanda" derler. Ama ben, "Düşün" derim, kendi seçkinlerime. Asla kurtaramaz seni, koyun gibi inanmak ve asla ulaşamazsın, ne olduğunu bilmediğin cennete.

41. Düşün düşünebildiğince! Gücün yettiğince düşün; anla kendini! Asla korkma, hakim durumdaki tanrıyı sorgulamaktan ve yargılamaktan!

42. İnsanı köle yapan, sahte dinler ve onların, kendilerine keyif verilmiş olan peygamberleri ardarda geldiler. Ve onlar ölünce, taşıdıkları imtiyazlı keyifler haleflerine geçti. Daima sömüren oldu, din büyüğü ve bilgini sayılanlar. Bir örnek verseler bile bunun tersine, sonradan gelen takipçilerine de bak onun.

43. Ne zaman karşısında oldu sömürenin ve yönetenin, hangi kilise ve hangi imam? Toplumu uyuşuk tutmak, onların başlıca görevi değil midir? Yasaklar, yasaklar, yasaklar ve günahlarla boğuldu insanlar ve böylece uzaklaştırıldılar, gerçeğin öğretisinden. Uzaklaştırıldılar güzel olandan, doğru olandan, sevinç verenden ve zevkli olandan. Güzel olan her şey, günah oldu. Ve sömüren tanrıya ibadet ve keder ve acı ve sıkıntı, en büyük sevap ve zevk olmadı mı?

44. İmha etmedi mi o dinler daima, güzel olanı? Yasaklanmadı mı sanat, müzik ve hatta sevgi ve sevişmek?

45. Bir zamanlar, kadim tanrılara yönelik ayin ve ibadetler vardı, sevinçle kutlanan. Kilise kirletmedi mi, onların lirik ve ince vasıflarını? Daha batıda ve kuzeyde, kilise ulaştığı anda oraya, mahvetmedi mi Balltane ateşini, kutlamasını ve sevincini? Daha batıdaki büyük orman kıtasında, kilise ulaştığı anda yok etmedi mi benim verdiğim güzellikleri ve benden gelen sevinci?

46. "Tanrı, insan kurbanı istemez" derler; ama unutulur kutsal cihatlar, haçlı seferleri, engizisyon mahkemeleri ve tanrı için insan öldürmenin kutsallığı. "Senin dininden olmayanı öldür. Onu kabul etmeyeni öldür. Önce imana davet et. Kabul etmezse öldür" der, o tanrı. Ama riyakar din adamları "Tanrı, insan kurbanı istemez" derler. Gülerim, içinde oldukları acze, yalana, riyaya ve alçaklığa!

47. Irzdan ve namustan bahsedilir, müslümanlıkta. Ama unutulur; kafirlerle, savaşta alınan esirlere, kendi dininden olmadığı için köle edilenlere ve cariye olmak zorunda kalanlara yapılanlar. Cariyenin ırzına geçmenin günah olmaması ve başka dinden olana tecavüzün sevap sayılması.

48. Bilginin ve zevkin kutsal rahibeleri hakimdi bazı yerlerde. Sanat ve zevk, güzellik ve felsefe, bereket ve özgürlük hakimdi oralara. Asla yeşeremezdi oralarda, sahte tanrının azap, korku ve ölüm getiren dinleri. Nerede ki, ilkel kavimler vardı ve nerede ki, kadın köleydi, oraya geldi o dinler. Sonra da yayılıp, kan ve vahşet taşıyarak, boğdular o özgürlükleri de. Kadın, alt varlık da değil, köle de değil; en değersiz ve günaha teşvik eden şeytan sayıldı.

49. Cinsellik yasaklandı. Kısıtlandı. Her hakkı alındı. Ona özgürlük veren her düşünce ve inanç, Şeytan'ın; yani benim günaha ayartmam kabul edilerek, cezalandırıldı. Halbuki, ne bir günah vardı, o olsun diye ayartılacak ve ne de yasak. Ancak ruhları köle yaparak, hüküm sürebilir ve güçlenebilirdi Sahte Tanrı ve onun din adamları.

50. Vaadedilen sahte cennet veya ceza verilen uydurma cehennem de yok! Ölümden sonrası hakkında hiçbirşey bilmedi insanlar, ancak istenen uydurmalar hariç.

51. Halbuki doğunun, kadim bilgisinde yatmaktaydı, ölümden sonrası olacaklar. Ama işine gelmezdi kimsenin, bunun bilinmesi. Mutlak bir ceza yerinin dehşeti, en büyük yardımcısıydı onların.

52. Utanmayın arzularınızdan, isteklerinizden; tanıyın kendinizi! Neyseniz, o olun! Yapın, ne isterseniz. Ve asla kınamayın, başkasının ihtiraslarını ve ten açlığını. Saygı gösterin birbirinizin isteklerine. Köle etmeyin eşlerinizi. İsteyen tek eşli olur, isteyen çok. Kimse zorlanamaz.

53. Eşlerinize imkan tanıyın, ama o da size tanımalı. Sevecekseniz, gerçekten sevin. Eşinizi köle olarak gördüğünüz için değil. Size bağlı ve sizin kullanımınızın aracı olduğu için değil. Utanmayın birbirinizden ve de saklamayın içinizi. Sizi hasta eden de budur, riyakar yapan da. Sahte dinlerin içinde, tenin isteği kaynayan ama bundan utanan, gizli gizli herkesi aldatan dindarları gibi olmayın!

54. Toplanın kendi sayınızca, az ya da çok olarak. Önce anın isimlerimi. Adlarımı sayın bildiğinizce. Benim bilgimi çekin üzerinize. Sonra uzun uzun terennüm edin ismimi. Kapatın kafanızı her fısıltıya. Sonra, kendinizi anlatın birbirinize. Zayıflıklarınızı koyun ortaya ve isteklerinizi. Kabul edin birbirinizi, en iğrenç yanlarınızla. Ne utanma olmalı benim ibadetimde ve ne de korku. Saygı da istemem sizden. Sayın kendinizi yeter, tanıyarak zayıflıklarınızı.

55. Kurban istemez benim ibadetim; ki çok ender zamanlarda bir iki tanesi müstesna. Sizin kurbanınız, kendinizi anlamaktır ve teninizi yaşamaktır ve diğerlerinin ihtirasına da saygı göstermektir. Ama kurban vermeniz gerekirse o müstesna zamanlarda, asla ve asla öldürmek için öldürmeyin! Yiyemeyeceğiniz hayvanı öldürmeyin.

56. Benim ihtiyacım yok kurbanlarınıza, ama onun faydası sizedir. Et olarak da, ruh olarak da. Ben, çöle gömülecek olan milyonlarca kurbanı kesmenizi emreden ve de buna ihtiyaç duyan, Sahte Tanrı değilim! Kan sarhoşluğu içinde ve tatmin edilmemiş şehvevi zevklerin tatmini ile öldürülür o kurbanlar ve cennet umulur bunun için. Ne kadar riyakarca!

57. Kadim inanç ve felsefelerde, kadının yeri vardı ve cinselliğin. Herkes özgürce yaşardı cinselliğini. Yoktu ayıp ve günah. Kimse suçluluk duygusunun pençesinde kıvrandırılmazdı. Erkek kadar hakkı vardı kadının da. Bazı kavimlerde ve inançlarda, daha da üstündü kadın.

58. Ben derim ki, ey inananlarım ve ey benim seçkimlerim! Kadın da birdir, erkek de. Neden ayırım yapılır iki cins arasında ki, aslında onlar tek cinstir? Erkeğin nefsi neyse, kadınınki de odur. Erkek istek duyarsa, kadın da duyar. Neden kadının cinselliği ve cinselliğini özgürce yaşaması ve ifade etmesi günah, ahlak dışı, kural dışı ve kötü ve olmaması gereken bir şey ve aslında, zaten olmayan bir şey olarak kabul edildi?

59. Erkek, çok eş isterse, kadın da ister. Neden kadın, köle olarak duvarlar arasında saklandı? Bir kadın, bir çok erkeği tatmin edebilirken, fakat bir erkek, bir günde belli sayıda kadını tatmin edebilirken, kadınlar haremlerde, onlarcası tek bir erkeğin kaprisine ve insafına köle edildiler? Ve neden, alınıp satılan bir mal oldular?

60. Ben, zevki yasaklamam ve insanın cinsel tercihini de. Zorla olanlar müstesna. Bunu hiç tasvip etmem. İsteyen, kendini istediği gibi yaşar. İster karşı cinsi beğenin, ister kendi cinsinizi. Bu, sizin meseleniz. Ben ancak zevkinizi kutsar; istediğiniz gibi olmanızı tasvip ederim. Ama Sahte Tanrı ve O'nun çocukları olan, sahte din adamları "En büyük günah, eşcinsellik "derler.

61. Sonra, kendileri ayırırlar iki cinsi birbirinden. Kadının görülmesine tahammül edemezler. İki cinsi ayrı toplumlar haline getirirler. Kendi din okullarında, eşcinselliği dolu dolu yaşarlar; ama bunu günah olarak kabul edip, yapanı cehenneme layık görürler. Ama kendileri, dolu dolu yaşarlar aynı şeyi. Asla ellerinden kurtulamaz, din öğrenmek için gelen güzel bir çocuk ve bir genç.

62. Hem teşvik ederler, hem zorla iğfal ederler. Ama yapanı lanetlerler. Ama insana, başka yol bırakmazlar. Böylece kıvrandırırlar insanı, suçluluk duygusu ve günahkarın kaygısı ile. Böyle zincirlerler zihinleri. Uyuştururlar ruhları. İzin vermezler, zihinlerin, tatmin edilmemiş cinsellikten başka şey düşünmesine.

63. İnsanlar arasında da iyice yayarlar ayıplamayı, lanetlemeyi, kovalamayı ve kötü konuşmayı hakkında, ister karşı cins olsun, ister kendi cinsi ile cinsellik yaşamayı. Halbuki bunu ayıplayan, kendi içindeki ayıplara bakmaz. Kendisinde hak görür, başka bir insanın istek ve cinselliğini kısıtlamaya ve ayıplamaya; ama kıvranır içinden kendisi de, tutuşan arzularıyla.

64. İşte bunlardır, sahte dinlerin insanlara getirdikleri. Bunlardır, verdiği kurtuluş ve ahlak. Bunlardır, insanı özgürlükten men eden ve köle yapan.

65. Ben ki, bunu önlerdim her zaman. Buna gücüm de vardır. Ama daha iyi değil mi, insanın daha olgunlaştığı çağda, ona özgürlüğünü vermek için kıvılcım çakmak? Artık her insan, kendi içinde olan öğretimi zaten kendisi keşfediyor ve kendini tanımayı ve hür olmayı hakediyor!

66. Ben Zevk'im. Ben Güç'üm. Benim kudretimdir, size doğru yolunuzu buldurtacak olan. Bana tapmanızdır, en büyük sevinç ve mutluluğunuz. Benim, sizi sevinciniz için kutsayan ve isteklerinizi hür bırakan.

© 2023 BY TAPINAK
bottom of page